
Bir yıl önce bu hafta dünya, Imperial College London (ICL) üniversitesindeki bir ekibin epidemiyoloji (bulaşıcı hastalıklar bilimi) modellemesine dayanan tam kapanma (lockdown) stratejisini uygulamaya başladı. Fizikçi ve bilgisayar modelleme uzmanı Neil Ferguson tarafından 16 Mart 2020’de yayınlanan raporda, ICL ekibi, Birleşik Krallık ve ABD’nin sosyal mesafe kurallarının uygulandığı, okul ve iş yerlerinin kapatıldığı ve sokağa çıkma yasağının olduğu sıkı bir politika izlemedikleri takdirde her iki ülkede de ölümlerin felaket rakamlara ulaşacağını öngörüyordü.
Ferguson’un modeli, giderek daha sıkılaşan ilaçsız önlemlerin uygulandığı bir dizi senaryo sundu. “En kötü durum” veya “hiçbir şey yapmama” modelinde, Amerika’da yaklaşık 2,2 milyon, Birleşik Krallık’ta ise yaklaşık 510.000 kişinin öleceğini, günlük en yüksek ölüm oranına ise Mayıs veya Haziran sonunda ulaşılacağını tahmin ediyorlardı. Bununla birlikte, ICL ekibi, teknokratik tavsiyelerinin hükümetler tarafından dinlendiği ve uygulandığı takdirde bu felaket koronavirüs senaryolarının önlenebileceğini söylüyordu. Zaman harekete geçmek için çok önemliydi, bu yüzden hem Başkan Donald Trump hem de Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson ICL ekibini dinledi. Ve böylece “eğriyi düzleştirmek için iki hafta”nın ilk yılı başladı.
Yaklaşık bir ay sonra, ICL ekibinin modelindeki temel varsayımlarda büyük ölçüde hata olduğuna dair kesin kanıtlar görüldü. İsveç’teki Uppsala Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, Ferguson’un çalışmalarını ülkelerine uyarladı, projeksiyonlar yürüttü ve onlar da benzer şekilde felaketle biten sonuçlar elde etti. Sonuçlara göre, İsveç acil tam kapanma uygulamazsa yaza kadar 90.000’den fazla insan COVID-19 nedeniyle ölecekti. Ama İsveç tam kapanma uygulamadı. Mayıs ayına gelindiğinde, ICL modelinin Uppsala uyarlamasının büyük ölçüde başarısız olduğu açıkça görülüyordu. Bir yıl sonra, İsveç, tam kapanma uygulayan ortalama bir Avrupa ülkesinden daha kötü değildi, Ferguson’un tavsiyesine göre hareket eden Birleşik Krallık’la karşılaştırıldığında ise önemli ölçüde daha iyi bir durumdaydı.
Bu beklenmedik sonuçtan dolayı baskı altında kalan ICL, Mayıs ayında kendini modellerinin İsveç uyarlamasından uzakta tutmaya çalıştı. Öte yandan Uppsala ekibi, 21 Mart’ta süper bilgisayarda yürüttükleri projeksiyonlarının model tasarımları için Ferguson’un 16 Mart’ta yayınladığı raporu baz aldıklarını söyleyerek ICL’nin duruşu ile çelişiyordu. Ancak bunların bir önemi kalmayacaktı. ICL ekibinin kendi raporu kısa süre sonra gerçek verilere karşı gerçek zamanlı bir teste yenik düşecekti.
Amerika Birleşik Devletleri’nin tam kapanma uygulamasını sonlandırması durumunu modelledikleri ikinci bir raporda, ICL ekibinin elde ettiği beklenen ölüm sayısı rakamları oldukça abartılıydı. Temmuz ayına gelindiğinde, bu model de gerçek sayıları asgari düzeyde bile tutturamamıştı. ICL ekibi, itibarlarını korumak adına Nature dergisinde kendi modellerinin gerçekleştirilmemiş projeksiyonlarını göstererek tam kapanma uygulaması sayesinde milyonlarca hayatın kurtarıldığını “kanıtladığı”, absürt bir döngüsel akıl yürütme niteliğindeki çalışmasını yayınladı. Kısa süre sonra, ICL ekibinin bu çalışmada kullandığı modeller grubu farklı coğrafyalara uygulandığında temel geçerlik ve güvenilirlik kontrollerini bile geçemedi.
Ardından, İsveçli araştırmacılardan oluşan başka bir ekip, ICL ekibinin kodlarında bazı tuhaflıklar fark etti. İsveç ekibinin iddiasına göre, ICL ekibi, İsveç modelinde tutarsızlıklar yaşandıktan sonra koddaki kilit bir satırı değiştirmiş, karşılaştırmalı İsveç analizlerinden elde edilen verilerle ve tam kapanma uygulayan diğer Avrupa ülkeleriyle senkronize olacak bir hale getirmişti. İsveç ekibinin bu iddiasıyla örtüşen başka bir yazı da yayınlanınca, ICL’nin tam kapanma stratejilerinin etkinliğini kanıtlama girişimlerinin deneysel verilere dayanmadığını görülmüş oldu.
Son olarak, Kasım ayında, Amerika Birleşik Devletleri’nden başka bir araştırmacı ekibi, daha geniş bir ülke yelpazesi için, ICL’nin ve farklı beş farklı uluslararası salgın modellemesinin gözlemlenen ölümleri tahmin etmedeki performanslarını inceledi. Elde ettikleri sonuçlar çarpıcı bir iddia içeriyordu: “Imperial modelinde diğerlerine göre daha büyük hatalar vardı, altı haftalık testlerde diğer modellerden yaklaşık 5 kat daha fazla hata gösterdi. Bu, büyük ölçüde yukarıda bahsedilen ölüm oranını abartma eğiliminden kaynaklanıyor gibi görünüyor.”
Artık sonuç ortadaydı. Imperial College’ın COVID-19 modeli, Ferguson’un daha önce deli dana hastalığı, domuz gribi, kuş gribi ve sayısız diğer patojen için yaptığı modelleme girişimleri ile aynı kaderi paylaşıyor ve tekrarlanan bir başarısızlık gösteriyordu.
Bir yıldır bu modele dayanarak uygulanan tam kapanmaların yanında, modelin tahmin etkinliğinin bir başka başarısızlığını görmek için orijinal 16 Mart 2020 raporuna tekrar bakabiliriz. Bu model, geçen Mart ayında, muhtemelen Haziran ayında zirveye çıkacak olan 2,2 milyon ölüm oranının önüne geçmek için her şeyi kapatma telaşını körükleyen modeldi.

(Kaynak: Imperial College Report # 9, 16 Mart 2020)
Yukarıda belirtildiği gibi, ABD için 2,2 milyon ölüm sayısı (ve Birleşik Krallık için buna karşılık gelen 510,000), pandeminin “en kötü durum” senaryosuydu. ICL modelinin altında yatan teoriye göre, bu felaket ölüm sayıları, sıkılaşan sosyal mesafe önlemleri paketi, iş ve okulların kapanması ve geçen yıl gözlemlediğimiz tam kapanmalar gibi ilaçsız önlemlerin benimsenmesi ile engellenebilirdi.
ICL, 2,2 milyon ölümün görüldüğü en kötü durum senaryosunu haricinde, önerilen önlemlerinin Amerika Birleşik Devletleri’nde nasıl çalışacağına dair hiçbir spesifik tahmin sunmadı. Öte yandan Ferguson, New York Times’a 20 Mart 2020’de ABD’nin “en iyi durum” senaryosunda bile “yaklaşık 1,1 milyon ölüm” gerçekleşeceğini söyleyerek ilaçsız önlemlerin uygulanması durumunda nelerin mümkün olduğuna inandığına dair bir fikir verdi. 16 Mart raporu da benzer şekilde, en iyimser önleme stratejisinin uygulandığı ve hastanelerin yoğun bakım yatak kapasitesinde büyük bir artış olduğu durumda, ABD’de hala 1.1-1.2 milyon civarında ölüm olacağını öngörüyordu.
Ayrıca, ICL, modelinin Birleşik Krallık için giderek daha sıkı hale gelen dört ilaçsız önlem senaryosu için sonuçlarını gösteren kapsamlı bir tablo yayınladı. Bu sonuçlarda, yarım milyon ölümle sonuçlanan “en kötü durum” projeksiyonundan (rakamlar, virüsün üreme oranına ilişkin varsayımlara bağlı olarak değişir), dört ilaçsız önlemin eş zamanlı uygulandığı (okul ve üniversitelerin kapanması, vaka izolasyonu, gönüllü karantina ve sosyal mesafe) projeksiyonlara kadar birçok farklı senaryoyu içeriyor. Sonuçların bulunduğu tablo aşağıda görülebilir.

(Kaynak: Imperial College Raporu 9., 16 Mart 2020)
Birleşik Krallık, bir yıl boyunca ICL’nin 16 Mart raporunda tavsiye ettiği dört önleme dayalı politikalar izlemesine ve hatta üç defa sıkı tam kapanma uygulamasına rağmen verilerde öngörülemeyen bir sonuç ortaya çıktı: Birleşik Krallık’taki ölü sayısı Ferguson’un en kötü senaryosunun (yukarıdaki tablonun ilk sütununda tasvir edilen) çok gerisinde kalmamıştı ve hatta ICL’nin raporundaki diğer ilaçsız önlem modellerinin tahmin ettiğinden çok daha yüksek sayılara ulaşmıştı.
Önlemlerin uygulanmaya başlanmasının üzerinden bir yıl geçtiğinde, Birleşik Krallık’taki doğrulanmış COVID-19 ölüm sayısı 125.000’in biraz üzerindeydi. Sonuç olarak, Birleşik Krallık’taki ölü sayısı, ICL modelinin önerdiğinden daha sıkı önlemler bile alınmasına rağmen, modeldeki ağır önlem tavsiyeleri için (sütun 3 ve 4) beklenen sayıyı aştı ve hatta senaryoların en hafifinde tahmin edilen sayının bile üzerine çıktı (sütun 2).
Durum son derecede açıktı. Ferguson, Birleşik Krallık için “en kötü durum” senaryosunu fazlasıyla abartmasının yanı sıra, ilaçsız önlemlerin pandemiyi kontrol etmedeki etkinliğini de oldukça abartmıştı.
COVID-19 politikasını Imperial College modeli etrafında inşa ederek, Birleşik Krallık hükümeti hem siyasi hem de bilimsel olarak başarısız bir uygulamaya imza atmış oldu. İlaçsız önlemlerin Ferguson ve ekibinin öngördüğü gibi çalışacağını ve bir felaketi önlemek için bu tür eylemlere ihtiyaç duyulduğunu varsayarak dünyadaki en şiddetli ve uzun süreli tam kapanmalardan birini uyguladı. Ancak tam kapanmalar amaçlandığı gibi çalışmadı ve Birleşik Krallık, diğer ülkelere kıyasla anormal derecede yüksek ölüm sayıları ile karşı karşıya kaldı, tam kapanma uygulamayan veya Birleşik Krallık’tan daha erken ve daha uzun süreler için yeniden açılan yerler de dahil.
Peki Ferguson’un ve ICL’nin tahminleri neden bu kadar hatalıydı? Cevap muhtemelen model tasarımlarındaki iki ana kusurda.
İlk olarak, Ferguson, bu modeli 2006 yılında Nature dergisinde yayınladığı grip salgını modelinden doğrudan uyarladı. 16 Mart COVID raporu, virüsün, gittikçe artan önlemlerin uygulandığı bir nüfusta ve bu nüfusun da genelinde yayılımını tahmin etmeyi amaçlıyordu. Raporun sondan ikinci paragrafının da ortaya koyduğu gibi, bu çalışma sadece genel nüfus yayılımını modelliyordu. Yani raporun yazarları, “Veri eksikliği, yatılı kurumlar (örneğin, bakım evleri, hapishaneler) ve sağlık kurumları gibi ortamlarda virüsün bulaşımını güvenilir bir şekilde modellememizi engelliyor” diyordu.
Ancak, huzurevlerinin pandemiye karşı en hassas noktalardan biri olduğu ortaya çıktı. Pek çok yerde, nüfusun yalnızca küçük bir bölümünü barındırmasına rağmen, huzurevi ölümleri tek başına COVID-19 ölümlerinin neredeyse yarısını oluşturmakta. Birleşik Krallık için huzurevlerindeki güncel COVID-19 nedenli ölüm sayısının belirlenmesi zor olsa da, geçen yılki raporlar, huzurevlerindeki ölüm sayısının ülkenin COVID-19 ölümlerinin büyük bir kısmını oluşturması bir yana aynı zamanda resmi kayıtlarda ciddi şekilde eksik sayıldığını gösteriyor. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen bir ön sayıma bakıldığında, Birleşik Krallık’ın Avrupa’daki en kötü huzurevi koruma oranına (bir ülkenin bakım tesislerindeki ölü sayısının genel nüfusa oranı) sahip olduğu görüldü. ICL tahminleri, baz aldığı 2006 modelindeki bir kusur nedeniyle bu sorunu muhtemelen tamamen gözden kaçırdı.
İkincisi, Ferguson’un modelinde, ilaçsız önlemlerin COVID-19’un genel nüfusa yayılımını önlemedeki etkinliğinin abartı bir düzeyde yüksek olduğu varsayılmıştı. ICL’nin 16 Mart raporunun cazibesi ise, mevcut politika seçeneklerini ve bunların olası etkilerini kısa ve öz bir şekilde tasvir etmesiydi. Model, siyasi liderlere, matematiksel hesaplamalara dayalı ve her birinin pandemiyi önlemedeki etkileri projeksiyonlarla hesaplanmış, gittikçe sıkılaşan bir ilaçsız önlem menüsü sundu. Politikacıların tek yapması gereken bu menüden seçim yapmak ve uygulamaktı.
Ancak gerçek dünyadaki işleyiş o kadar basit değildi. ICL, modelinde, tavsiye ettiği ilaçsız önlemlerin etkinliğine dair varsayımlar da kullandı. Gerçekte, bu varsayımların çoğu hiçbir zaman test edilmemiş ve hatta minimum düzeyde bile ölçülmemişti. 16 Mart raporundaki önemli grafiklerden birinde de görüldüğü gibi, raporda yer verilen ilaçsız önlemlerin muhtemel etkinliğini gösteren sayıların güvenilirliği sezgiye dayalı bir tahminin güvenilirliğinden ancak biraz daha iyiydi, ilaçsız önlemlerin uygulanmasından sonra yaşanacak sosyal etkileşimleri gösteren güzel ve yuvarlanmış bir dizi sayıydı.
Kod | Önlem | Tanım |
Vİ | Vaka İzolasyonu (Evde) | Semptom gösteren vakalar 7 gün evde kalarak bu süre boyunca ev halkı dışındaki temas %75 oranında azaltılır. Ev halkı teması aynı kalır. Ev halkının kurallara %70 oranında uyduğu varsayılır. |
GK | Gönüllü Karantina (Evde) | Ev halkında semptomatik bir vaka görülmesi durumunda, tüm ev halkı 14 gün boyunca evde kalır. Karantinanın bu döneminde ev halkı teması %25 artar, toplumdaki diğer temaslar %75 oranında azalır. |
SMY | Sosyal Mesafe (70 yaş ve üzeri için) | İş yerlerindeki temas %50 azalır, ev halkındaki temas %25 artar, diğer temaslar %75 azalır. Kurallara %75 oranında uyulduğu varsayılır. |
SM | Sosyal Mesafe (bütün nüfus için) | Ev halkı, ev halkı dışındaki, okuldaki ya da iş yerindeki temaslarını azaltır. Okul temasları aynı kalır, iş yeri temasları %25 azalır. Ev halkı temasının %25 arttığı varsayılır. |
OÜ | Okul ve Üniversitelerin Kapanması | Tüm okullar kapatılır, üniversitelerin %25’i açık kalır. Öğrenci ailelerindeki ev halkı teması %50 artar. Kapanma sürecinde toplumdaki temas %25 artar. |
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2019’da yayınladığı bir raporda, ICL’ninki gibi epidemiyoloji modellerinin deneysel temelleri ve güvenilirlikleri konusunda uyarıda bulundu. Bu raporda, “Simülasyon modelleri zayıf bir kanıt seviyesi sağlıyor” diyen Dünya Sağlık Örgütü, aynı zamanda bu modellerin varsayımlarını test etmek için randomize kontrollü çalışmalar da yapmadıklarını söyledi. Dünya Sağlık Örgütü aynı raporda, kitlesel tam kapanma önlemlerini, etkinliklerine dair yeterli kanıt bulunmadığı için “Önerilmez” olarak nitelendirdi ve Ferguson’un COVID-19’a uyarladığı 2006 influenza modelini de içeren epidemiyoloji modellemelerine dair “İnfluenza kontrolünde karantinanın etkinliğine ilişkin mevcut kanıtların çoğu, düşük güvenilirliğe sahip simülasyon çalışmalarından alınmıştır.” diyerek bu modellemelerin güvenilir olmadıklarını belirtti.
ICL modelini uygulayan Birleşik Krallık’ın deneyimi, Ferguson’un panik yaratan hastalık tahminlerine olan yatkınlığını ve tam kapanmaların/ilaçsız önlemlerin pandemiyi hafifletmekteki başarısızlığını gösteriyor. Karşılaştırmak gerekirse, her iki ülke de hem birinci hem de ikinci dalgaları aynı zamanlarda yaşamasına rağmen, tam kapanma uygulayan Birleşik Krallık’ın günlük ölüm sayısı, salgının büyük bir kısmı boyunca tam kapanma uygulamayan İsveç’ten sürekli daha yüksek oldu.
Öyleyse asıl soru, Birleşik Krallık’ın tam kapanmayı yeterince iyi bir şekilde başarıp başaramadığı değil, tam kapanma uygulamasının pandemiyi hafifletmede herhangi bir anlamlı fayda sağlayıp sağlamadığı olarak karşımıza çıkıyor. Sayısı giderek artan deneysel veriler, sağlamadığını güçlü bir şekilde göstermekte.
Ferguson/ICL modelinin tekrarlayan başarısızlığı, tam kapanma uygulamasının ve benzer ilaçsız önlemlerin arkasındaki teorinin merkezinde bilimsel bir hata olduğunu gösteriyor. ICL ekibi bu modelde, herhangi bir kanıta dayandırmadıkları öngörüsel yaklaşımlarının doğru olduğunu ve insanların, tavsiyelerine sanki bir video oyununda onay kutusuna tıklar gibi kolayca, özgür iradeleri ile uyacaklarını ve uygulayacaklarını varsaymış. Ancak, bir yıllık gerçek zamanlı testlerden sonra, pandemi yönetimine yönelik bu video oyunu yaklaşımının, geçtiğimiz yüzyılın en yıkıcı halk sağlığı politikası başarısızlıkları arasında yer aldığı artık çok açık.