Kapanmaları benimseyen ekonomi politiğin keşfi, ekonomistlerin incelemesi gereken ilginç bir konudur. Philip Baggus geçtiğimiz günlerde COVID-19 histerisinin ekonomi politiği hakkında bir makale yayınladı ve makalesinde bu konuyu ele alsaydı bulgularını okumak büyüleyici olurdu. Kanıtlar kapanmaların faydalı olmadığını gösteriyor, ancak hala geniş çapta kabul görüyorlar. Kapanmalara yönelik desteğin yaygın hale gelmesi, alışma arzusundan daha büyük bir şeyin iş başında olduğunu gösteriyor.
İnsanlar, maliyetlerin en aza indirilmesini tercih eden ve kapanmaların, kişinin sağlığı için sorumluluk almaya karşı güven verici ve ucuz bir alternatif olduğuna inanan rasyonel aktörlerdir. Kapanmalar, vatandaşları kendi isteklerine göre hareket etme görevlerinden kurtararak sorumluluk yükünü politikacılara atar. Bu nedenle, kapanmaların etkisizliğini kabul etmek, insanları, yaşam tarzlarını COVID-19 gerçeğine göre ayarlamaya zorlayabilir. Ancak gerçek şu ki, çoğu insan beslenme düzenini COVID-19 gerçeğine uygun şekilde değiştirecek disiplinden yoksundur ve aynı zamanda bu süreçte yapılan araştırmalar tarafından yönlendirilmeye de istekli değildir. Örneğin, bazı araştırmalar D vitamini tüketiminin COVID-19’un etkisini azaltabileceğini savunuyor. Bununla birlikte, ortalama bir kişi kendisini COVID-19’dan korumak için ciddi araştırmalara girmeyecektir, bu sadece insanlar için zaman alıcı bir uğraş olur.
Bu nedenle, kapanmaları onaylamak, insanların COVID-19 endişesi taşımadan zamanlarını verimli bir şekilde kullanmalarını kolaylaştırır. Aksi takdirde, bu düşüncedeki bir kişi kapanmaları teşvik eden hükümet bürokratların sorumluluklarını üstlenmiş olacak ve bu bürokratların boş zamanını artıracaktır. Normal bir insan araştırmaya pek düşkün değildir ve bunu sağlığını korumak için yapmak büyük bir motivasyon kaynağı olmayacaktır. İnsanlar sağlık konularında, tıbbi görüşlere güveniyor, sadece birkaçı bağımsız araştırma yapmayı tercih ediyor. Kişisel çıkar nedeniyle kapanmalar popüler hale geliyor. Bu durumun reddedilmesi, insanları kendi sağlıklarından sorumlu olmaya zorlar ve bu, yeni bir hastalığın karmaşıklığını anlamak istemeyen bizler için maliyetli olabilir.
Dahası uzmanlar; sıradan insanlardan farklı olarak, gelişmiş sosyal statü biçiminde psişik faydalar sağladıkları için kapanmaları savunurlar. Bu uzmanların çoğu COVID-19’dan önce bilinmiyorlardı ama bugünlerde onlar öne çıkan karakterler. COVID-19 sayesinde artık politikacılara kapanmaları nasıl daha etkili hale getirebileceklerini anlatan makaleler yazabiliyorlar. Yine de COVID-19 histerisinden yararlanan sadece tıp doktorları değil. İnsanların neden COVID-19 önlemlerine karşı çıkabileceklerini açıklamaları için psikologlara büyük bir talep var. COVID-19, uzmanların popülaritelerini artırmaları için çeşitli fırsatlar yarattı, bu da hastalığın tehlikelerini büyütmeleri için onları teşvik etmiş oldu.
Kapanmaların kutsal hale getirilmesinden sorumlu bir başka faktör de şüpheciliğin ahlaki bir tehlike oluşturacağı korkusudur. COVID-19 bir pandemi olarak tasvir ediliyor ve uzmanlar, şüpheciliğe tolerans göstermenin, hastalığın yayılmasını önlemeye karşı olan mantıksız teorilerin gerekçelendirilmesine neden olabileceğine inanıyor. Bu nedenle uzmanlar, şüpheci sesleri kötüleyerek kaosu yönetmeyi hedefliyor. Kısacası, bir toplumun başarısı için işbirliği hayati derecede önemlidir, ve eğer bir pandemi söz konusu ise bu işbirliği çok yüksek seviyede önemlidir. Eğlenceli şüpheci duruşlar işbirliğini engelleyebilir, bu nedenle uzmanlar için karşıt görüşleri yönetmek, yaşanan bu pandemide mantıklı bir seçenek olabilir. İnsanlar kapanmaları eleştiriyorlarsa, bulaşmayı azaltabilecek politikalara da şüpheyle yaklaşabilirler.
Ben bir teori koydum ortaya, şimdi cesur bir ekonomistin hipotezi test etmesini bekliyorum. Ve Philip Baggus’un göreve hazır olduğunu düşünüyorum. Umarım teklifi kabul eder.