Hükümetler tarafından COVID-19’un yayılmasını yavaşlatmak maksadıyla katı bir şekilde dayatılan kapanma uygulamaları, gezegenin dört bir yanında giderek daha fazla insanı “evden çalışma” düzenine zorlamaya devam ediyor. Bu durum birçok yönden sorunludur, çünkü dünyanın dört bir yanındaki ülke vatandaşları bir dizi kısıtlama altında iş ve girişimcilik faaliyetlerine devam etmeye çalışıyor: Tomas Forgac, karantina şartları altında hayatlarına devam etmeye çalışan insanların karşılaştığı büyük sorunları özetledi.
Diğer insanlar ise, zaten COVID-19’a karşı yürütülen hükümet politikaları hakkında yorumlarını yaptılar, bu nedenle bu tür kısıtlamaları doğrudan analiz etmek yerine, bu makale, evden çalışma uygulamasının küresel anlamdaki zorluklarını dikkate alarak Avusturya’nın zaman koordinasyonu yaklaşımları kapsamında alınan dersler ve içgörülere odaklanacaktır. Teorik olarak, çalışma ortamlarının giderek daha dijital hale gelmesiyle, evden çalışma fikri çok avantajlı gibi görünse de, pratikte tam olarak böyle olmuyor.
Teorik Artılar
Avusturya yaklaşımı zamana ve koordinasyona değer verir. Diğer ekonomistler olayları esas olarak emek ve sermaye tabanlı gördüklerinden, belirli bir çerçeve ve zamanda geleceğe ilişkin sübjektif müdahalelerin nasıl yapıldığına ilişkin olayları görmenin de bir değeri vardır. Serbest piyasa ekonomisinde, işlerin verimli ve akıcı bir şekilde gerçekleşmesi için bilgiye erişim şarttır. Bunun sağlanması, bireysel aktörler arasında daha iyi bir koordinasyona yol açacaktır.
Kapanmaların ilk haftalarında, çoğu insan evden çalışma fikrine sıcak bakmıştı. Benzer şekilde, bu fikir, işletmeler için de çekici görünüyordu: Günlük faaliyetlerin beraberinde getirdiği pek çok zahmetli şey ortadan kalkıyor, çalışanlar akıllı telefonlarını ve bilgisayarlarını kullanarak işle ilgili konulara anında reaksiyon gösterebiliyordu. Dışarı çıkmanın verdiği sınırlamalar ve zorunlulukların aksine, durumdan en iyi şekilde yararlanmak ve işleri yapmanın daha iyi yollarını keşfetmek doğal hale geliyordu.
Bununla birlikte, iş toplantıları artık yüz yüze olmadığından, her şey açıkça yazılmış bir e-postada anlatıldığından, insanlar artık işe gidip gelmek için saatler harcamak zorunda kalmadıklarından, koordinasyonun daha kolay olması ve verimliliğin artması gerekiyordu, değil mi? Ama pek de öyle olmadı.
Pratik Eksiler
Evden çalışma düzeninin sakıncalarını göstermek için, Avusturya ekonomisinde “fırsat maliyeti” olarak bilinen önemli bir kavramı dikkate almalıyız. Basitçe söylemek gerekirse, bu sadece bir şeyin parasal maliyeti değildir. Daha ziyade, bir şeyin peşinde koşarken diğer vazgeçilenlerin maliyetidir. Bununla uyumlu olup Ivan Illich’ten ödünç alınmış bir konsept olan “gölge çalışma” fikri, ücretli eylemin gereğini yerine getirmek için esasında ücretsiz eyleme harcanan zamandır.
Basit bir örnek bu iki kavramı açıklayacaktır. Diyelim ki 09:00 – 18:00 saatleri arası çalışan birisi (günde sekiz-saatlik çalışma, öğle yemeği saati hariç) sabah işe gitmek için bir saat ve işin sonunda eve dönmek için yine bir saat harcıyor. Normalde, bu kişinin günde sadece sekiz saat çalıştığını söyleyebiliriz. Ancak zamanı ölçmek için fırsat maliyetlerini ve gölge çalışmayı kullandığımızda, işin içine farklı boyutların girdiğini görürüz.
Bir işçi bir çok nedenden dolayı öğle yemeği molasını kısaltmak isteyebilir. Mesela bir işi yapmak veya hatta “bekleyemeyecek” bir görevi bitirmek isteyebilir. Bunu yapmak, fırsat maliyetinin klasik bir örneğidir, çünkü öğle yemeği “boş” zaman olarak kabul edilir. Ancak bu zaman aslında boş zaman değildir, çünkü bu zaman yerine başka bir şey yapmak için kullanılabilir. Öte yandan, evden işe ve tam tersi iki saatlik toplam günlük işe gidiş-geliş, gölge çalışma olarak adlandırılabilir. Bu süre, aslında çalışma saatlerinin bir parçası olarak görülmeyen zamandır, ancak bir iş gününün bir bölümünü kaplar ve bir işi gerçekten yapmak için yapılması gereken gerekli bir görevdir. Bu, çalışanın gözünde on veya on bir saatlik bir çalışma günüdür, sadece sekiz saatlik bir iş değil!
Uygulamada, bu durumdaki bir çalışan, kişisel nedenlerden dolayı, günlük işlerini olabildiğince hızlı bitirmek için bir gün öğle yemeğinden vazgeçmeyi seçebilir, böylece işten erken ayrılabilir ve öğleden sonrayı vakitlice eve geri dönmeye harcayabilir. Bu durumda, çalışan öznel ve zamana dayalı bir karar veriyor: Saat 18: 00’e kadar işte kalmak yerine, öğle yemeğine gitmeyerek işi erken bitiriyor ve böylece mümkün olan en kısa sürede eve dönerek zamandan “tasarruf ediyor”.
Bu, bizi kapanmalarla ortaya çıkan gerçeklere götürür. Evden çalışma senaryosunda işe gidip gelmeye veya trafikte zaman geçirmeye gerek yoktur. Aynı şekilde, kişinin yemeğini evde hazırlayıp yiyebilme rahatlığı, insanları yeni düzenin zamandan “tasarruf” açısından uygun olduğuna inanmaya sevk edebilir. Artık her şey tek bir yerde yapıldığı için fırsat maliyetlerinin ve gölge çalışmanın azaltılabileceğini veya ortadan kaldırılabileceğini düşündüren zihinsel tuzaklara düşmek kolaydır.
Hatta bazıları, faaliyetleri sınırlayan zorunlu düzenlemeler karşısında minnettarlık hissine kapılabilir; uzun iş toplantıları, sıkışık trafikte geçen saatler vb. ile alakalı dikkat dağıtan zorluklar ve kişisel zaman maliyetleri aniden ortadan kalkmıştır. Puf! İşte aynen böyle. Yine de 2020’nin sonuna doğru hızla ilerliyoruz ve öğreniyoruz ki, gerçekte birçok şeyde olduğu gibi, hayat o kadar basit değil.
Örneğin, özel hayat ile iş arasındaki ayrım birçok yönden bulanıklaştı ve bu durum izolasyonla başa çıkan insanların ruh sağlığına kesinlikle yardımcı olmadı. İş hayatı ve boş zaman arasındaki bu ayrımın başlangıçta yapılmasının zor olduğu kültürlerde, her zaman çevrimiçi olma beklentisi çok fazla strese neden olur. Bireysel bağlamları dikkate aldığında, iş yapmak için ortak zamanlar üzerinde anlaşmak ve etkili programları koordine etmek de zorlaşır.
Anlaşılan o ki, bazı toplantılar basit bir e-postaya indirgenebilse de, her şeyi bir e-posta ile yapmak çözüm değil. Bunun bilincine varan bazı çalışma alanları, bağlantı sorunları, teknolojiye aşina olmama ve zaman koordinasyonunu zorlaştıran diğer hususlar nedeniyle hantal olan çevrimiçi toplantılar yapmak için hızlı davrandı. Zamandan “tasarruf” etmek ve verimliliği artırmak yerine, zaman kaybedildi. Fırtınalar ve sert hava koşulları nedeniyle internet erişiminin zaten güvenilmez olduğu ülkelerde, zaten yorucu olan durumu daha da kötüleştiren başka bir içeriksel zorluk katmanı ekleniyor.
Sonuç
Şu andan itibaren pandemi nedeniyle her şeyin çevrimiçi olacağı düşüncesi hafife alınmamalıdır. Teoride, iş hayatı için birçok şey nihayetinde daha kolay hale gelmelidir. Ancak pratikte ve özellikle sürekli koordinasyon eksikliğinden dolayı, durum kesinlikle böyle olmayacaktır.