Demokrasiyi bastırmak için çok çaba sarf eden bölgesel liderler ittifakı, birbirlerine karşı ciddi kin besleyen katılımcıları sebebiyle şimdi zayıflamaktadır.


George Nader (soldan dördüncü), 2015’in sonlarında Kızıldeniz’deki bir yatta gizli bir  Arap liderler zirvesi düzenledi.

Bu ittifak üyeleri, kendi çürüyen rejimlerini korumak için, bir zamanların onurlu ve medeni uluslarını yerle bir etmiştir. İttifak; Yemen, Libya ve Suriye’de savaşlar başlatmış ve bu ülkelerin çoğunu enkaz haline getirmiştir. Mısır’daki darbeyi finanse etmiş, Tunus ve Türkiye‘de darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Bu müdahalelerde yüz binlerce kişinin kanı dökülmüştür.

Bölgeyi İslamcılıktan ve aşırılıktan korumak adına halkları savaştırıldılar. Bu savaşta, eski sömürge güçler Fransa ve İngiltere’nin safiyane veya alaycı desteğini yanlarına çektiler. Fakat gerçekte onların “cihatlarının” liberalizmi veya laikliği savunmakla hiçbir ilgisi yoktu.

Bu rejimlerin; dini güçleri, siyasi amaçlar için askere alma konusunda hiçbir endişeleri olmadı. Onların arayışı, hegemonya ya da otokrasinin bir nesilden diğerine nasıl aktarılacağıyla ilgiliydi. Onlar için güç, aile yadigârının bir parçasıydı.

İlk büyük başarıları olan Mısır’daki askeri darbeden iki yıl sonra yani 2015’in sonlarında, bu ittifakın liderleri; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır ve Ürdün’ün veliaht prensleri ve yöneticileri bölge için gizli planlarını yapmak üzere bir yatta gizlice buluştu. Altı yıl sonra bugün Kızıldeniz’deki bir yatta aynı karakterleri toplamak daha zor olurdu.

Bir kere, bu gizli zirveyi düzenleyen kişi hapistedir. George Nader, çocuk seksi suçlamasıyla 10 yıl hapis yatmaktadır. Ayrıca, katılımcılar bugün birbirlerine karşı ciddi kin beslemektedirler.

Kum gibi para mı?

En hızlı Suudi Arabistan ile Mısır arasındaki ilişkiler soğudu. Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah el-Sisi’nin bir zamanlar genelkurmay başkanı Abbas Kamel’e böbürlendiği gibi Suudilerin artık “kum gibi parası” bulunmamaktadır.  Ve bu durumda Kral Selman’ın da parası yoktur, parası olsaydı bile rahmetli kardeşi Abdullah kadar cömert değildir.

Sisi’nin, Muhammed bin Selman’ı dışlanmış diktatörler kampına kadar takip etmeye hiç niyeti yok.

Sisi, ülkesindeki protestolara rağmen, Riyad’dan yeni bir fon sağlamak amacıyla kimsenin yaşamadığı fakat stratejik önemi olan Tiran ve Sanafir isimli iki Kızıldeniz adasını Riyad’a verdi. Ancak Suudiler, Süveyş Kanalı ve Akabe Körfezi gibi süslerle artık ilgilenmiyorlar.

İsrail üzerinden Akdeniz’e giden daha ucuz ve daha hızlı yolları tasarlarken Suudilerin gözleri parıldamaktadır. Mısır bunu dillendirmiyor ancak, 8,2 milyar dolara genişlettiği Süveyş Kanalı’nın devre dışı bırakılması planlarından giderek daha fazla rahatsız olmaktadır.

İster Şah zamanında İran’dan İsrail’e uzanan bir zamanlar gizli olan çöl boru hattının tersine çevrilmesi, ister İsrail’de limanların ve serbest bölgelerin geliştirilmesi, isterse de Ortadoğu için yeni bir fiber optik kablo hattı olan Blue Raman, hepsi Kahire için tek bir yöne işaret ediyor: Büyük bir para ve bölgesel nüfuz kaybı.


Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman (AFP)

Bankacı ve müşteri devlet arasında geçmişte de uyuşmazlıklar olmamış değildir. Mısır’ın Suudi Arabistan’ın Yemen’deki felaket savaşına, savaşmak için asker göndermeyi reddetmesi bunlardan biriydi. İran’a ve Lübnan’daki İran müttefiklerine bu kadar düşmanca davranmayı reddetmesi ikincisi oldu. Ancak iki yeni faktör, Mısır’ın ulusal çıkarlarına her zaman en büyük faydayı bölgesel müttefiklerin yapmadığı konusunda Mısır’ı ikna etmektedir.

Biden faktörü

Birinci faktör, ABD Başkanı Joe Biden’in gelişi ve yaptırım uygulamayı reddetmesine rağmen Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’a karşı olan bariz antipatisidir. Sisi’nin, Muhammed bin Selman’ı dışlanmış diktatörler kampına kadar takip etmeye hiç niyeti yok. Aksine, kendisini bu klandan uzak tutmak için güçlü bir motivasyonu var.

Bin Selman’ın uluslararası itibarı, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili ABD istihbarat raporunun yayınlanmasıyla lekelendi. Rapor yayınlandığında Muhammed bin Selman, kulübünün tüm üyelerinin ve hatta Katar gibi üye olmayanların bile birer destek mesajı göndermesini bekledi.

Çoğu yaptı. Ürdün Kralı II. Abdullah, Sudan’ın başbakanı Abdullah Hamduk Riyad’a uçtu. Bahreyn ve BAE gibi diğerleri açıklamalarda bulundu. Sessiz kalan tek ülke Mısır’dı.

İkinci faktör, Libya generali Halife Hafter‘in güçlerinin Trablus’tan geri püskürtüldüğü ve Sirte’ye çekildiği askeri yenilgiydi. Türkiye’nin müdahalesi ve insansız hava araçlarının etkinliği, Libya’daki gündemi Emirlikler tarafından yönlendirilen Mısır için şok edici oldu. Mısır; Hafter’in güçlerini eğitmek, silahlandırmak ve tedarik etmek için önemli ölçüde yatırım yapmıştı.

Hafter’in Sisi’yi işgal etmeye zorlamasından bir süre önce hem BAE hem de Mısır kaybeden tarafta olduklarını anladılar ve Mısır’ın neden bu konumda olduğunu bazı Mısır medyası kamuoyunda açıkça sorgulamaya başladı.

Libya, sadece barış zamanında orada çalışan milyonlarca Mısırlı nedeniyle komşusu için önemli değildir. Libya zenginleştiğinde, Mısır da zenginleşir. Hafter’in yenilgisi, Trablus’ta hükümetle doğrudan görüşmelerin ve Türk istihbarat şefleriyle üstü örtülü görüşmelerin yolunu açtı.

Sonuç olarak, başbakanlık makamı seçimlerini kaybeden listenin adayları, hem Türkiye hem de Mısır tarafından önceden kararlaştırılmıştı. Libyalıların bu adayları reddetmesi Ankara ile Kahire arasındaki ilan edilmemiş mutabakatı bozmadı.

Kahire ile Abu Dabi arasında da işler o kadar iyi değil. Soğukluk bir para meselesi yüzünden başladı. Ancak, Abu Dabi’nin İsrail’i tanıması üzerine hızla çok daha ileri gitti.

İkinci dalga

İsrail ile ikinci normalleşme dalgası birincisinin yerini aldı. Hem Mısır hem de Ürdün, İsrail’e karşı Arap dünyasının muhafızları olarak etkinliklerini BAE’nin kazandığı ölçüde kaybettiler.

Yat zirvesine katılan iki ülkenin Ankara düşmanlığını yumuşatma sürecinde olması tesadüf değil.

Abu Dabi; İsrail’in enerji, üretim, su, uzay, sağlık hizmetleri ve tarım teknolojisine 10 milyar dolar yatırım yapacağını açıkladığında; Ürdün’ün, Benjamin Netanyahu’nun jetinin hava sahasını kullanma iznini hemen reddetmesi tesadüf değildi ve Natenyahu, ödül parasını bizzat almak için yapacağı geziyi iptal etmek zorunda kaldı. Netanyahu’nun ofisi, Amman ile olan anlaşmazlığın İsrail’in, Ürdün’lü veliaht prensin El Aksa camisini ziyaret etme planlarını önceki gün iptal etme kararından kaynaklandığını açıkladı.

Haşimi hanedanının meşruiyeti büyük oranda, Kudüs’teki kutsal yerlerin koruyucusu olması rolüne dayanıyor ve bu rol şu anda İsrail’in cesaretlendirmesiyle Suudi kuzeni tarafından alenen tehdit ediliyor. Bin Salman sıfır toplamlı bir oyun oynuyor. İsrail ile kendi şahsi ilişkilerini geliştirerek, İsrail’in en güvenli sınırının istikrarını zayıflatıyor.


Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el-Sisi (AFP)

Yat zirvesi, ittifakın planlarına karşı direnen Türkiye ve İran’a karşı koymak için toplandı. O yat zirvesine katılanlardan iki ülkenin Ankara düşmanlığını yumuşatma sürecinde olması tesadüf değil.

Türkiye’ye sahnede

Hem Türkiye hem de Suudi Arabistan, Suudi veliaht prense ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a düşman olan bir ABD başkanı tarafından birbirlerini kucaklamaya itiliyor. Muhammed bin Selman’a danışmanları, Biden kazanırsa Türkiye ile ilişkilerini açmak zorunda kalacağını söylemişlerdi

Her birinin kendi halklarından korkmak için haklı nedenleri olan liderler arasındaki gizli anlaşmalara dayanan dış ilişkiler, kumdan kale gibidir.

Bin Selman ikna olmadı ve Erdoğan’ın Kaşıkçı’nın öldürülmesi emrini verdiği için onu almaya çıktığı hissini yenememektedir. Ancak babası Kral Selman ile Erdoğan arasındaki ilişki hiçbir zaman kopmadı ve içinde bulunulan durumun sonlandırılması için girişimler yapılmaktadır.

Körfez yarımadası devletlerinin boykotu başladığında Türkler arabuluculuk yapmayı teklif etmişti, şimdi ironik bir şekilde Katar arabuluculuk yapmayı teklif etti. Türkiye, Umman ve Kuveyt ile güçlü ilişkilerini sürdürmektedir ve hem Ankara’nın hem de Riyad’ın, Washington’a bölgesel oyuncular olduklarını göstermeleri çıkarlarınadır.

Ama masanın altında daha fazlası mı oluyor? Geçenlerde Husiler, Türkiye’ye dolaylı bir atıfta bulunarak, “Azerbaycan’da etkinliğini kanıtlamış” bir insansız hava aracını vurarak düşürdüklerini iddia ettiler. Bu bir Türk insansız hava aracıydı ama Azerbaycan’da kullanılmamıştı. Suudi hükümeti geçtiğimiz yıl bir Türk savunma firması olan Vestel Karayel‘den teknoloji transferi aldıktan sonra yerel bir şirketle silahlı insansız hava aracı tedarik etmek için bir anlaşma imzaladı. Altı insansız hava aracı teslim edildi.

Türkiye, bu teknoloji transferiyle ilgili resmi bir şey olduğunu yalanlıyor. Savunma sanayisine aşina bir Türk kaynak, Vestel’in Riyad’a böyle bir teknoloji transferi yapmak için hükümetten izin istemediğini söyledi. Yine de olay şaşırttı. Janes savunma haberleri, Karayel’in daha önce Suudi ordusunun envanterine girdiğinin bilinmediğini söyledi.

Bu gelişmelere rağmen, Suudi Arabistan’ın Türk mallarına yönelik boykotu devam etmektedir.

Mısır ile ilişkileri onarmak

Geçen hafta Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Cumhurbaşkanı baş danışmanı İbrahim Kalın’ın ve bizzat Cumhurbaşkanı’nın Mısır ile yeni bir sayfa açmak konusundaki coşkulu ifadeleri Kahire tarafından önemsiz gibi lanse edildi.

Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry, Çavuşoğlu ile temaslarını doğrulayarak, ilişkilerin normale dönebilmesi için Türkiye’nin “Mısır’ın ilkelerine uyması” gerektiğini söyledi. Ve Mısır’ın el Watan gazetesinin baş editörü, ilişkilerin onarılabilmesi için 10 koşul yayınladı.

Bu; Ankara üzerinde, Katar’a abluka uygulayan 13 ülkenin talepleriyle aynı etkiye sahip olacaktır.

Ankara’daki iyimserlik, Mısır’ın Doğu Akdeniz’de Ankara’nın kıta sahanlığı koordinatlarını tanıyan bir petrol ve doğalgaz arama ihalesi ilan etmesiyle başladı. Yunan dışişleri bakanı Nikos Dendias ise, Kahire’ye yaptığı bir geziden sonra bu koordinatları “ayarladığını” iddia etmektedir.

Ancak Türk istihbarat şefleri, Mısırlı meslektaşlarıyla defalarca görüştü. Türkiye; Libya dışında Mısırlılara, Etiyopya ile Büyük Etiyopya Rönesans Barajı konusundaki anlaşmazlıklarında yardım teklif ediyor. BAE ise, Etiyopya başbakanı Abiy Ahmet’e yardım teklif ederek bunun tersini yapıyor.

Abu Dabi merkezli eski Fetih güvenlik şefi Muhammed Dahlan, duyurulan bir ziyarette Addis’i ziyaret etti.  Teyitli bir kaynağa göre, duyurulmayan şey ise Dahlan’ın patronu Veliaht Prens Muhammed bin Zayed’in onunla gittiğiydi. Mısır, Türk tarafının sempati atağına ayak diremekte ve herhangi bir ilerleme olmamaktadır.

Bir yetkili, “Mısır, Ankara’nın Müslüman Kardeşlerin Türkiye’deki varlığına yönelik en azından sembolik bir adım atmasını istiyor.” şeklinde MEE’ye demeç verdi.

Eğer gerekli olan adım buysa, bu gerçekleşmeyecektir. Müslüman Kardeşlerin Türkiye’de bölge ofisi gibi fiziksel bir varlığı yok. Yani kapatılacak bir şey yok. İstanbul’daki büyük Mısır mülteci topluluğunun bireysel üyelerinin üzerine gitmek, bireylerin iade edilmesi anlamına gelecektir ve Türkiye bunu yapmayacaktır.

İstanbul’daki muhalif Mısır medyası üzerinde de gözle görülür bir Türk baskısı bulunmamaktadır. Kahire, özellikle Al Sharq televizyonunun yayınlarının kesilmesini istiyor.

Mısırlı muhalif siyasetçi ve kanalın sahibi Dr. Ayman Nur, MEE’ye verdiği demeçte, “Türk makamlarının El Sharq Kanalıyla ilgili önerecekleri veya geri çekebilecekleri hiçbir şey yok, çünkü biz Türkiye veya Katar tarafından finanse edilmiyoruz.” dedi. Ayrıca, “El Sharq konusunda Türk tarafında herhangi bir değişiklik hissetmedik.” ifadesini ilave etti.

Üstelik Mısır’ın taleplerinden herhangi birini yapmak, sadece dış politikada değil, iç politikada da stratejik bir değişikliği beraberinde getirecektir. Türkiye laik bir cumhuriyet olsa da; Erdoğan, İslami yönelimli bir lider profiline çok yakındır.

Demokrasiyi ve özgür seçimleri bastırmak için bu kadar çaba sarf eden eksendeki bu gerilimlerin hiçbiri kesin değildir. İlan ettikleri düşmanlarıyla görüşme önerilerini, birbirleri için pazarlık kozu olarak kullanıyor olabilirler.

 Şimdiye kadar bir gün sıcak kucaklaşmalar, ertesi gün arkadan bıçaklamalar oldu.